Döneminin sol görüşlü isimlerinden biri olan Erdal Eren’in hayatı, yaptıkları, ölümü merak edilip aratılıyor. Peki Erdal Eren kimdir? 17 yaşında idam edilen Erdal Eren kimdir, nerelidir, alevi mi? Erdal Eren Kürt mü? Erdal Eren neden asıldı, mezarı nerede? İşte detaylar..
ERDAL EREN KİMDİR?
Erdal Eren, 25 Eylül 1961 tarihinde Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde dünyaya geldi. Türk sol görüşlü bir militan olarak tanındı. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından gerçekleşen idam edilen 50 mahkûmdan biriydi. İddialara göre, 2 Şubat 1980 tarihinde Piyade Er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla yargılandı ve 19 Mart 1980’de ölüm cezasına çarptırıldı. Bu dönemde Türkiye genelinde hükümete karşı sol görüşlü grupların eylemleri ve çatışmaları yoğundu.
Eren, Ankara Yapı Meslek Lisesi’nde sınıf tekrarı yapmıştı. Sol görüşlüydü ve Halkın Kurtuluşu örgütüne üye olarak biliniyordu. 2 Şubat 1980 günü Ankara’da Milliyetçi Hareket Partili Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından öldürülen Sinan Suner’in öldürülmesini protesto etmek amacıyla gerçekleştirilen yasa dışı bir eyleme silahlı olarak katıldı. Eylemde, “kitlesini koruma görevi” üstlenerek askerlere ateş açtı ve bu çatışmada askerî inzibat eri Zekeriya Önge öldü.
Eren, Zekeriya Önge’yi öldürme suçundan yargılandı ve 19 Mart 1980’de Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askerî Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırıldı.
Ancak, hakkındaki idam kararı Askerî Yargıtay 3. Dairesi tarafından önce usul yönünden, daha sonra ise esastan bozuldu. İlk karar eksik soruşturma nedeniyle bozuldu, ikinci karar ise cezada indirim sağlayabilecek yasal maddenin uygulanmaması nedeniyle bozuldu. Bu süreçte dosya Askerî Yargıtay Daireler Kurulu’na iki kez gitti ve kurul, mahkeme kararını uygun bularak idam cezasını onayladı. Erdal Eren’in avukatları, idam kararının gerekçeleri ile birlikte, Eren’in yaşının yöntemine uygun, tam ve doğru olarak saptanmadığı iddialarıyla itirazda bulundu, ancak bu itirazlar reddedildi.
Ayrıca, Erdal Eren’in babası Kenan Evren’e yazdığı bir mektupta, suç tarihinde oğlunun 18 yaşını 3 ay geçtiğini ifade etti. Karar son olarak, 12 Aralık 1980 tarihinde Kenan Evren başkanlığındaki Millî Güvenlik Konseyi tarafından onaylandı ve Erdal Eren, 13 Aralık 1980 tarihinde Ulucanlar Cezaevi’nde asılarak idam edildi. Bu olay, 12 Eylül Darbesi sonrasında idam edilenler arasında yer aldı ve hala tartışma konusu olarak gündemde kalmaktadır.
Eren, Zekeriya Önge’yi öldürme suçundan yargılandı ve 19 Mart 1980’de Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askerî Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırıldı. Ancak hakkındaki idam kararı Askerî Yargıtay tarafından usul ve esas yönünden bozuldu. İlk karar eksik soruşturma nedeniyle bozulurken, ikinci karar cezada indirim sağlayabilecek bir madde uygulanmaması nedeniyle bozuldu. Kararın ardından dosya Askerî Yargıtay Daireler Kurulu’na gitti, kurul kararı onaylayarak Erdal Eren’in idamını onadı. Bu karar sonunda, 12 Aralık 1980 tarihinde Kenan Evren başkanlığındaki Millî Güvenlik Konseyi tarafından da onaylandı ve Erdal Eren, 13 Aralık 1980 tarihinde Ulucanlar Cezaevi’nde idam edildi.
Erdal Eren’in yaşının doğru olarak saptanıp saptanmadığı da konusunda tartışmalar ve iddialar bulunmaktadır. Ölümünden sonra da hakkındaki değerlendirmeler ve anıları hala geniş bir şekilde devam etmektedir.
OLAYIN ARKA PLANI
Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğrencisi ve Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesi olan Sinan Suner, 30 Ocak 1980 tarihinde Ankara’da Milliyetçi Hareket Partili Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından vurularak öldürüldü. Bu olayın ardından Erdal Eren, Suner’in ölümünü protesto etmek amacıyla Ayrancı Mahallesi’ndeki Hoşdere Caddesi’nde 2 Şubat 1980 günü düzenlenen yasa dışı bir eyleme katıldı. Bu eyleme, üç bini aşkın kişi katıldı.
Erdal Eren, bu eylemde silahıyla yer aldı ve kendi ifadesiyle “kitlesini koruma görevi” üstlendi. Eyleme askerî müdahale olacağını öngörerek gruba dahil olan Zekeriya Önge ve diğer 11 askerî personel de olay yerine geldi. Araçtan inen askerler, slogan atan topluluğu dağıtmak ve eylemcileri yakalamak amacıyla harekete geçti. Bu sırada grup sağa sola dağıldı ve askerler slogan atan grubun peşine düştü.
Askerler slogan atan grubun peşine düştü. Mahkeme belgesinde olayın devamı şöyle anlatılmıştır:
“8 numaralı Ayyıldız Apartmanı’nın bahçesinde sanık elindeki tabancayla inzibat erlerine 3 veya 4 el ateş etti. İnzibat eri Zekeriya Önge yaralanıp yere düştü. Kalaslar arasında gizlenen sanık Erdal Eren, etrafının çevrilmesi üzerine ellerini kaldırarak teslim oldu. Kalaslar arasında yapılan aramada tabanca bulundu. Er Zekeriya Önge hastaneye kaldırılırken yolda vefat etti. Yapılan otopsisinde sırtından mermi giriş deliği tespit edildi. Merminin sanık Erdal Eren’in tabancasından atıldığına dair tereddüde yer verecek hiçbir durum bulunmadığı kanaatine varıldı.”
YARGILANMASI
2 Şubat 1980’de silahı ile birlikte yakalanan Erdal Eren, iddialara göre emniyetteki sorgusu sırasında işkenceye maruz kalmıştır.[24] Askerî Savcılık tarafından idam istemiyle açılan davanın ilk duruşması 13 Şubat’ta gerçekleşti. Erdal Eren, mahkemede şunları söyledi:
“Biz devrimcilerin, alçakça katledilen yoldaşlara son saygı görevini ‘yasaları da çiğneyerek’ yapması meşrudur. Meşru olmayan şey, sıkıyönetimin ta kendisidir. En büyük terörist ve katil, devlettir.”
Erdal Eren, 17 Mart 1980 tarihinde mahkeme heyetine sunduğu ve dava dosyasının 86. dizininde yer alan el yazısında “öldürme kastı ile ateş etmediğini” söyledi:
“Kaldı ki eğer isteyerek öldürmüş olsaydım bu öldürme olaylarını sürdürecek durumundaydım. Her şeyden belli olduğu gibi sadece panikten ve heyecandan dolayı havaya iki el ateş ettim. Tabancamda beş mermi vardı ve ayrıca yedek şarjör de doluydu. Askerlerin hepsi benim hedef sınırlarım içerisinde olmasına rağmen ne öleni ne de başkasını öldürme kastım olmadığından ateş etmedim.”
Yargılama üç celsede karara bağlandı
Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askerî Mahkemesi, Türk Ceza Yasası’nın 450/9 maddesi gereğince Erdal Eren’i 19 Mart’ta idama mahkûm etti. Aynı zamanda, ruhsatsız silah taşıma suçundan da 1 yıl hapis ve üç bin lira ağır para cezasına çarptırıldı. Mahkeme kararında, “İnsan sevgisine ve doğal olan yaşama hakkına yer vermeyen insanların bazı kutsal değerlerin savunuculuğunu da yapamayacağını, inzibat eri Zekeriya Önge’nin Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist ordulara karşı savaşıp kesin zafer kazanan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir üyesi olduğunu” ifade etti. Erdal Eren, kararın açıklanmasının ardından mahkeme heyetine “Faşizme ölüm, halka hürriyet!” sloganını haykırdı.
Askerî Yargıtay 3. Ceza Dairesi, verilen kararı önce “delillerin noksanlığı” nedeniyle usulden bozdu. Ardından ise, idam cezasının müebbet hapse çevrilmesini gerektiren “TCK’nin 59. maddesinin uygulanmaması” nedeniyle esastan bozdu. Ancak, 3. Ceza Dairesinin bu kararı Askerî Yargıtay Daireler Kurulunda oy çokluğuyla bozuldu ve Erdal Eren’in idam kararı 20 Kasım 1980’de onandı. Bu süreçte, dönemin 3. Ceza Dairesi Üyesi Hâkim Albay Ahmet Turhan, yıllar sonra yaptığı bir röportajda, olayla ilgili gerekli balistik incelemelerin yapılmadığını ve Erdal Eren’in inzibat erini öldürdüğüne dair somut bir kanıt olmadığını iddia etti.
Erdal Eren, idama mahkûm edildiği dönemde Türkiye Devrimci Komünist Partisi (TDKP) üyeliğine kabul edildi ve idam kararının ardından infazın önlenmesi amacıyla “Erdal idam edilemez.” şeklinde bir kampanya düzenlendi. Bu tarihsel olay, 12 Eylül Darbesi’nin izlerini taşıyan ve siyasi atmosferin etkilediği bir dönemin ürünü olarak hafızalarda yer etmiştir.
ERDAL EREN NEDEN ASILDI?
Erdal Eren’in dava sürecinde, 12 Eylül 1980’de gerçekleşen askerî darbe sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ortadan kaldırıldı. 1972’den beri uygulanmayan ölüm cezalarının yeniden infaz edilmesi ve yeni ölüm cezası kararlarının verilmesi Millî Güvenlik Konseyi’nin onayına bağlandı. Darbenin ardından infaz edilen dördüncü idam kararı, Erdal Eren’in idamı oldu.
Erdal Eren, 17 Mart 1980 tarihinde mahkeme heyetine sunduğu el yazısında, dava dosyasının 86. dizininde yer alan ifadesinde, “Askerlerin hepsi benim hedef sınırlarım içerisinde olmasına rağmen ne öleni ne de başkasını öldürme kastım olmadığından ateş etmedim.” şeklinde ifadeler kullanmıştı.
Aralık 1980’de, Mamak Askerî Cezaevi’nde gerçekleşen bir olayda, gazeteciler Savaş Ay ve Emin Çölaşan, Erdal Eren ile görüştü. Bu görüşmede Erdal Eren, cezaevindeki durumunu ve düşüncelerini dile getirdi. Kendisine yapılan suçlamaları reddetti, avukatıyla görüştürülmediğini belirtti. Ayrıca, yaşının 18’den küçük olduğunu tespit edecek olan kemik testi talebinin kabul edilmediğini ve idam edilmek istendiğini ifade etti. Olayda öldürdüğü iddia edilen jandarma erine (Zekeriya Önge) uzaktan ateş açtığını, ancak otopside yakın atışla öldüğünün kanıtlandığını aktardı. Aynı zamanda kendisinin asılarak öldürüleceğini ve ölümden korkmadığını söyledi.
Olay anını gazetecilere şöyle aktardı:[43]
“Balistik raporunda yanlışlık yaptılar, bana kitlemi koruma görevi verilmişti, birden saldırı gelince ben çektim, bize doğru ateş edeceklerini görünce mecburen ateş ettim. Ben ateş ettim ama o arkadan kendi arkadaşlarının ateşiyle de vurulmuş. O yakın hatta neredeyse bitişik atışmış, çok üzgünüm genç bir askerin ölmesine ama yaptıklarımdan dolayı asla pişman değilim çünkü bunu halk adına yaptık.”
12 Aralık 1980’de Devlet Başkanı Orgeneral Kenan Evren başkanlığında toplanan Millî Güvenlik Konseyi, Erdal Eren’in idamını görüştü. Adalet Komisyonu Başkanı Hava Hâkim Kıdemli Albay Zeki Güngör olaya dair şöyle dedi:
“Elebaşlarından bir kısmı Reşat Nuri sokağa doğru kaçmaya başlamıştır. Bunun üzerine inzibat erleri bu koşanların peşine takılmıştır. Bunlar arasından Erdal Eren 8 numaralı apartmanın bahçesine girmiş ve tabancasını çıkararak 3-4 el ateş etmiştir. Bu ateş sırasında Zekeriya Önge isimli erimiz yaralanmış, kaldırıldığı hastanede maalesef ameliyata dahi alınamadan vefat etmiştir. Durumu gören tim komutanı ve inzibat erleri kesinlikle Erdal Eren’in ateş ettiğini gördükleri cihetle, etrafını sarmışlar ve Erdal Eren bahçede bulunan kalasların arkasına gizlenmiştir. Yapılan ikaz üzerine ellerini havaya kaldırmış, teslim olmuştur.”
Millî Güvenlik Konseyi, kararı onayladı. Erdal Eren’in idam cezası 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde infaz edildi. Son sözleri, “Kahrolsun faşist diktatörlük, yaşasın TDKP!” sloganı oldu
ERDAL EREN MEZARI NEREDE?
Millî Güvenlik Konseyi, Erdal Eren’in idam kararını onayladı. Ardından Erdal Eren’in idam cezası 13 Aralık 1980 tarihinde Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde infaz edildi. Cenazesi ise Karşıyaka Mezarlığı’na defnedildi.